STK’LARIN 16 NİSAN SINAVI...

22-04-2017

Ülkemizde bu güne kadar yerel ve genelde iktidara gelen her parti siyasi ve ideolojik iradesini kendi dışındakilerine de empoze ve dayatmaya çalışmıştır hep.

Oysa demokratik toplumlarda siyasiler bireyleri kendilerine sadakat ve bağlılık için değil siyasi hayata katılımını sağlamaya çalışırlar.

Siyasi hayata katılarak siyasal konuları tartışmak, oy vermek demokrasinin gelişimi açısından da son derece önemlidir.

Yani siyasi hayata katılmak veya siyaset yapmak bir yerde yurttaşlık görevidir.

Ancak siyasi kimlik ile kurumsal kimlikleri birbiri ile karıştırmamak gerekir.

Yani hiçbir kurumu ve STK’yı hiçbir partinin himayesine konulmamalıdır.

Ancak ne yazık ki son seçimde de geçmiş seçimlerde de bu kural net bir şekilde ihlal edildi.

 Gönüllü ve devlet dışı yapı olarak kabul edilen sivil toplum kuruluşlarının neredeyse çoğunluğu siyasi partilerin amacı için uğraş verdiler.

16 Nisan referandumda kimisi evet, kimisi de hayır’ı destekleyeceklerini kamuoyuna deklere etti.

Deklere etmekle kalmadılar, siyasi partilerin şubesi gibi de çalıştılar.

Her ne kadar bu seçim siyasi partilere direk mührü basmamışsallarda bu seçimin diğer seçimlerden hiçbir farkı yoktu.

Tabi şehrimizde tarafsızlığını koruyan bazı sivil toplum örgütleri de hala yok değil.

İlginçtir, kimse seçimlerde taraf olan bir şey demezken tarafsız kalana ve sadece sivil toplum alanında gönüllü temelde kamusal çalışmalar yürütenler eleştirilip hedef gösteriliyor.

Oysa bu sivil toplum örgütleri ödüllendirilmesi gereken kurumlardır.

Elbette sivil toplum alanında gönüllü olarak çalışan arkadaşların belli bir siyasi görüşe sahip olmaları, hatta bir siyasi partiye olmalarının önünde hiçbir engel yoktur ve olmamalıdır da.

Dileyen dilediği siyasi parti için yeri geldiğinde görevini rahatlıkla yapıyor da zaten.

Ancak bir STK’nın iradesini tümü ile bir siyasi partinin hegemonyasına koymak doğru değildir.

Anlayacağınız STK’lar siyasi partilerin arka bahçesi olmamalıdır.

Şayet amaç siyaset ise rahatlıkla o siyasi partinin sosyal, yardımlaşma, çevre veya başka alanında örgütlü bir yapı kurulabilinir.

 Zaten bu tür örgütlenme örnekleri de var.

Bazı siyasi partilerin kadın, gençlik, kolları gibi yapılarda mevcuttur.

Bu tür örnekler çoğaltılarak gidip orada örgütlenebilirler.

Bunun dışındaki kurumsal ağ ve bağlar kesinlikle doğru değildir.

Çünkü STK’lar siyasetin himayesine girdiği an Sivil Toplum olma özelliğini de bir bakıma yitirmiş olurlar.     

Sadece sivil toplum olma özeliğini değil saygınlıklarını da yitirirler.

Kısacası 16 Nisan referandum seçimleri sadece siyasi bir kesimin değil geniş bir yelpazede toplumsal mutabakatın sağlandığı bir sivil toplum anlayışına ihtiyacımızın olduğunu bir kez daha bize hatırlattı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?