SÜLEYMAN ÖĞRETMEN

04-11-2014

 “İşte bu Karabıyıklı Süleyman'ın hikâyesidir. Ve herkesin bir yerine bir gün bir Süleyman acısı değmiştir” İbrahim Sadri

Bir toplumun dilini bilmiyor kendinizi ifade edemiyorsanız, bütün eğitiminiz, deneyiminiz, birikiminiz buhar olup uçuyor.

Bir anda bütün çaba ve emeğinizle edindiğiniz kimliklerinizden soyunup en ilkel halinize dönmek zorunda kalıyorsunuz.

Yanlış anlaşılmasın ilkel derken bunu aşağılayıcı bir anlam yüküyle kullanmıyorum.

Aksine insanın eğitim, emek ve çalışmayla edinilmiş beceri ve yeteneklerin evveliyatını yani öncesini kastediyorum.

Kendi toplumunuz kendi yurdunuzda bir öğretmenken bir anda insanların hurdasını toplayıp ekmeğini kazanmak zorunda bırakılan vasıfsız bir emek işçisine dönebiliyorsunuz.

Yıllar önce aynı şekilde eğitim için okumak maksadıyla gittiğim ülkenin dilini bilmeyince nasıl ki tüm eğitimim ve birikimimle yaşayıp çalışamadıysam, geçimimi sağlamak için öğrendiğim üç beş kelimeyle pazarcılık yapmak zorunda kaldıysam, aynı şekilde 61 yaşındaki Suriyeli öğretmenin halini de okuyunca insanın içi acıyor.

Yalnız ikimizin durumu arasında çok önemli farklar var. Birincisi ben eğitimimi artırmak ve bu yönde daha iyi yaşam koşulları için kariyer yapmaya gönüllü göç etmişken, Süleyman Ömer ülkesinde yaşanan iç savaştan ötürü bütün ailesiyle göç etmek zorunda bırakılmış. Yaşam koşullarını ya da kalitesini artırmak için değil sadece ve sadece yaşayabilmek, hayatta kalabilmek ve tüm ailesini yaşatabilmek için.

Bir diğer fark da Süleyman Ömer’in aslında hiç de yabancısı olmadığı dilini kültürünü bildiği tanıdığı bir toplumun bir coğrafyanın içinde bunu yaşamak zorunda bırakılmış olması.

Elbette ki sokak ve caddelerde kavşaklarda dilenen ya da dilenmek zorunda kalan Suriyeli göçmenlerin kafamızda yarattığı rahatsız edici algının içinde Süleyman Ömer ve benzeri göçmenlerin oluşturduğu ya da oluşturacağı kırılma onları biraz daha sahiplenmemizi kollamamızı düşündürtecek ama tek başına yetmeyecektir.

Peki, bunun için ne yapılabilir?

Hani deseniz ki Batman’da göçmenler için yeterince organize çalışma yapılabildi mi?

Hayır derim. Buna rağmen derim ki Valilik ve diğer kurumlar eliyle bu göçmenlerin içlerinde kendi yurtlarında eğitimci, sağlıkçı vs gibi meslek sahibi olup çalışmışların, eğitim durumlarını ya da yeterliliklerini belgeledikten ya da kanıtladıktan sonra kendileri gibi göç etmiş insanların içerisinde dahi olsa rol verilse ciddi bir fayda sağlanabilir.

Bununla beraber Süleyman Ömer gibi bir öğretmeni, bir doktoru hurda toplayıp satmak zorunda bırakmayarak itibarını da korumasına yardımcı oluruz.

Valilik yapar mı yapmaz mı bilmem. Aklına gelmemiştir belki dedim ben yazdım.

Gerisi kurumlarımıza kalmış. Sağlıkçıları sağlık ocaklarında, eğitimcileri Suriyeliler için açılmış eğitim merkezlerinde ya da göçmenlerin toplu halde yaşadığı merkezlerde, mühendisi vs. belki farklı alanlarda geçici de olsa istihdam ederek ciddi faydalar elde edebilir o insanlara moral kaynağı olabilir.

Ama haklısınız biz kendi öğretmenimizi hurdacı olmaktan koruyamamış bir toplumuz ki göç etmişe ne hayrımız dokunsun.

Biz ki kendi vatandaşımızı madenlere gömen, bir midibüs içinde kapasitesinin iki misliyle trafik canavarlarına teslim eden göçmenimizi şişinerek övündüğümüz İstanbul Boğazının sularında boğduran bir ülkeyiz. Süleyman öğretmen hurda satmış kim umursar ki.   

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?