SUSMA ZAMANI DEĞİL!

11-09-2015

Gazetemizin tüm yazar kadrosu günlerdir bölgede yaşanan gerginliğe dikkat çekip kaygılarını ve endişelerini dile getiriyor, yaşanan acıların bir an önce önüne geçilmesi için önerilerini yazıyorlar.

Biliyoruz ki silahların susması için hala bir umut var.

Ve biliyoruz ki istenilirse akan kanın durdurulması mümkündür. 

Yazarak sesimizi bir yerde duyurmaya çalışıyoruz.

Çünkü biliyoruz ki şimdi susarsak yarın çok geç olabilir.

Aslında bu tür durumlarda konuşmak hiç kolay değildir.

Ama iş işten geçtikten sonra bağırıp çağırmanın bir anlamı yok.

Çözüm sürecini destekleyen biri olarak Akil İnsanlar Heyeti başta olmak üzere onlarca dar toplantıya katılıp görüş ve öneri sundum.

Çözüm süreci kalıcı bir barışa doğru yol aldıkça herkes gibi ben de gelişmelerden son derece umutluydum

Kürt sorunu nasıl çözülebilir konusunu başta 61. Hükümette başbakan yardımcısı olan ve çözüm sürecinin mimarlarından Beşir Atalay’la konuşmuş, raporlar sunmuş biri olarak gelinen noktayı bir akıl tutulması olarak görüyorum.

Çünkü sürecin en büyük kazanımı olarak sorunlarımıza adını koyabiliyor, her yol ve yöntemi cesurca konuşabiliyorduk.

Ancak şimdi ise çözüme dair veya hükümetin yanlışlarına yönelik söylenen her söz başka tarafa çekiliyor, hatta konuşanlar susturulmaya çalışılıyor.

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşma ile ilgili soruşturma bunun en somut örneğidir. 

Bu süreçte en çok Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşanan gelişmelere karşı tavrı bizleri endişelendiriyor. 

Çünkü çözüm sürecinin seyrine ve gelişimine en önemli katkı da kuşkusuz ki dönemin Başbakanı Erdoğan’dan geliyordu.

Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözmek isteyen Erdoğan, kendisini bu yoldan alıkoymak isteyenlere, sabotajlara, engellemelere "baldıran zehri olsa içeriz" açıklamasıyla kararlılığını ortaya koymuştu.

Görüşmelerin başladığı dönemde milliyetçi kesimlerden çok sert tepkiler geldi, mitingler yapıldı, ordudan istifalar bile oldu, Erdoğan kararlılığından hiç taviz vermedi.

Cumhurbaşkanlığı adayı olacağı sürece kadarki dönemde Erdoğan’ın katkısı ve cesareti asla inkâr edilmez.

Ancak o dönemde ben ve benim gibi barış sevdalılarının vazgeçilmesini istediğimiz yanlış uygulamalar bu gün tekrar ediliyor. 

Hatta en zor dönemde olmayan yanlışlar uygulamalar şu anda devrededir diyebiliriz.

Çözüm sürecinin başlatılması için öncelikle çatışmalarda yaşamını yitirenlerin cenazelerinin gelmemesi gerektiğini savundum hep.

3 yıllık çatışmazlık dönemlerinde cenazelerin gelmemesi ile de tam bir barış iklimi hakim olmuştu.

Cenazelerin tekrar gelmesi ile de şimdi savaş iklimi hâkim ne yazık ki.

Ölümlerin bir an önce durdurulması gerekir.

Çünkü ölümler durmasa Kürt sorunun konuşulması ve müzakere edilmesi mümkün değildir.

Batman Sonsöz Gazetesi yazarları olarak biz de en çok bunun çabasını veriyoruz bu dönemde.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?