TOPRAK DEYİP GEÇME SAKIN!

02-03-2016

Baba 5–6 yaşlarındaki çocuğu kolundan tutup hasret kaldığı bir şeyden koparmaya çalışıyor.

Çocuk ise kopmak istemiyor, kopamıyor.

Çocuk adeta dünyanın en değer verdiği varlığını bulmuş gibi “dur biraz daha dokunayım” diyor, gitmek istemiyor.

Bu diyalog, dün Batman’ın işlek caddelerinde bir kamu kurumunun etrafında, betondan geriye kalan birkaç metre karelik toprak alanda, baba ve oğul arasında yaşandı.

Belli ki çocuk her tarafı beton ve asfalt olan kent sokaklarından o kadar bunalmış ki biraz toprak bulunca kopmak istemiyordu.

Baba çekiştiriyor  “üstünü kirleteceksin, üstelik işim var, hadi gidelim” diyordu.

Çocuk çömelmiş, gitmemekte direniyor ve avuçladığı toprağa bakmaya, elleri ile dokunmaya doyamıyordu bir türlü.

“Dur baba biraz daha kalalım burada” diyordu

Baba hırçın bir şekilde kolundan tutarak çocuğu toprak alandan hızla uzaklaştırdı.

Yüksek binalar arasında zemini asfalt, parke taşı, karo ve betondan oluşan caddeden yollarına devam etti baba ve çocuk.

50 yıl sonra yaşanacakları hayal edip anlatmıyoruz. Dün yaşanan bir diyalogdan söz ediyoruz.

Evet, ne yazık ki insanlar bir avuç toprağa dokunmaya hasret, beton kuşatması altında bir yaşam sürdürüyor. 

Gün geçtikçe insanın toprakla olan bağlantısı azalıyor, yok ediliyor.

Toprak deyip geçmeyeceksiniz.

Nasıl bütün bitkiler ve ağaçlar toprak olmadan köklenip yeşeremiyorsa insanın da topraksız yaşaması düşünülemez.

İnsan bütün gereksinimlerini topraktan alıyor çünkü.

Hem Allah insanı da toprak ve çamurdan yaratmadı mı?

Ancak ne yazık ki topraktan olan ve tekrar toprağa dönecek olan insan, toprağın değerini bilmiyor.

Her gün biraz daha kirletiyor, betonlaştırıyor ve adeta toprağa düşmanlık ediyor.

Oysa ne güzel söylemiş Kızılderili Şef Seattle “Toprak insana değil, insan toprağa aittir” 

Ama insanlar tapusunu aldıkları topraklara “bu bana ait” diyerek her türlü ihanette bulunuyor.

Gün geçtikçe toprağın değerinin bilinmediği ve topraktan uzaklaşılan bir dönemden geçiyoruz. 

İnsanlar topraktan uzaklaştıkça, düşmanlık yaptıkça hastalıklardan ve doğal felaketlerden kurtulamıyorlar.

Bu kentlerde en ufak bir sağanak yağmurda caddeler, evler sualtında kalıyorsa bunun nedeni beton, asfalt ve benzeri zeminlerden kaynaklanıyor.

Şayet yağan yağış toprak zemine yağmış olsa toprak ana onu içine çeker.

Doğada yağmurdan kaynaklı kolay kolay hiçbir birikinti ve taşkın olmaz.

Yani sel ve taşkınlar bir bakıma topraksızlıktan kaynaklanıyor.

Yani anlayacağınız en büyük yağmur suyu deşarj sistemi de toprak alanlardır.

Bentlerle, setlerle, kanallarla yağmur sularının önü kesilmese, en etkili sağanak yağışlar bile sele asla dönüşmez.

Tabi toprağın günlük yaşamamızdaki yeri sadece bunla sınırlı değildir.

İnsan bedeni ile topraktaki mineral ve maddelerin çoğu aynıdır.

Toprağı oluşturan ve içerisinde yer alan elementler; Oksijen, Silisyum, Demir, Kalsiyum, Magnezyum, Sodyum, Potasyum, Titanyum, Fosfor, Mangan, Kükürt, Klor ve Karbon dur.

İnsan vücudunda da yer alan elementler ise; Oksijen, Karbon, Hidrojen, Nitrojen, Kalsiyum, Fosfor, Potasyum, Kükürt, Sodyum, Magnezyum, Klor, Demir, Mangan, Bakır, Alüminyum ile Flor’dur.

Yani yeryüzündeki canlılar ve bitkiler, topraktaki mineral ve maddeler sayesinde var olmuş ve çeşitlenmişlerdir.

Ama ne yazık ki toplum bu bilinçte değildir.

Topraklarımız karış karış elden gidiyor.

Her tarafı betonlar sarmalamış.

Var olan toprak ve yeşil alanlarımız da tehdit altında.

Yaşar Kemal Kent Ormanı’nda trafik akışının sağlanması için mahalleli Belediyeye baskı yapıyor.

Kentin akciğeri konumundaki Esentepe, kurumlara bina yapılmak üzere peşkeş çekiliyor.

Var olan birkaç küçük parka mahalleli göz dikmiş, betonlaştırmak istiyor.

Buna karşı çıkan bir avuç gönüllü ve iyi niyetli çevreci de hedef tahtasına konuluyor.

Çevreciler de olmasa şuan var olan toprak ve yeşil alanların çoğu yok edilmişti.

Yok, etmeye çalışılan toprak ve yeşil alanlar oysa yaşamın en temel dayanağıdır.

Bu canlıların yaşam dayanağı yok olursa yaşam da aslında.

Bu yüzden toprak deyip geçmeyin sakın.

Ve kutsallarınız arasına bunu da dahil edin.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?