TÜKENMEK!

11-07-2016

Bildiğimiz, inandığımız, düşündüğümüz her bir şeyi yazdığımızı düşünmeyin sakın.

Yazmıyoruz, yazamıyoruz.

Ne kendimizi ne de sizi kandırmayalım.

Bizi gerçekleri yazmaktan alıkoyan üç önemli neden var:

Birincisi; bu durum acayip bir şekilde bende moral bozukluğu ve kafa karışıklığına neden oluyor. 

Bu yüzden de bu sıralar bu köşede yazılarıma devam edip etmeme noktasında gel gittiler yaşıyorum.

Ben niye yazıyorum şimdi?

Yazdıklarımla ne değişiyor?

Hangi haksızlığın, yanlış uygulamanın önüne geçebiliyorum?

“Öneri, temenni, taleplerimden hangi biri dikkate alınıyor?” diye kendi kendime soruyorum bu aralar.

Doğrusunu söylemek gerekirse pek de iç açıcı bir durumla karşılaşmıyorum.

Yazı yazarak dünyayı içinde bulunduğu felaketlerden kurtaramayacağımı biliyorum.

Ancak yazmamdaki tek niyet de egolarımı tatmin etmek değildir.

Ya da bana ayrılan bu köşeyi dolduracak şekilde yazı yazıp bu işten maddi kazanç elde etmek de değildir.

Sadece ve sadece benim yaptığım “denizyıldızını” kurtarmaya benzer bir uğraştır.  

Belki hikâyeyi bilmeyeniniz var:

Yaşlı adam, her sabah sahilde yürüyüş yapardı. Bir sabah, genç bir adamın kumların üzerindeki denizyıldızlarını denize fırlattığını gördü. Yanına yaklaşarak ne yaptığını sordu. Genç adam: "Deniz çekilince denizyıldızları güneşte kuruyacaklar; onları denize atıyorum" der. Bunun üzerine yaşlı adam: "Binlerce kilometre sahil var, milyonlarca denizyıldızı; ne fark edecek bu birkaç tanesini kurtarman?" diye sorar. Genç adam bir denizyıldızını suya atarken gözlerinde mutluluk ışıltıları ile: "Bakın onun için fark etti!" der.

Benim yazı yazmamla denizyıldızlarını tekrar denize atanın niyeti arasında büyük bir benzerlik var.

Yazı yazma işini ve gücümü asla abartmıyorum.

Ama itiraf etmek gerekirse ben bu aralar denizyıldızını denize atan kadar umutlara sahibi değilim.

İkincisi; tükenilmişliğim sadece yazdıklarıma karşı olan duyarsızlık kaynaklı değildir.

Toplumun aşırı derecede duyarsızlığına,

Boş meselelerle oylanıp uyutulmasına,

Bencilleşip aşırı derecede çıkarcı oluşunu,

Haksızlığa, zulme karşı sessizliğine,

Değer yargıları ve kutsallarını yeteri kadar sahiplenmemesine,

Güç ve güçlünün yanında yer almasından,

Bütün bunları düşünüp içimde bir muhasebe yaptıktan sonrada emeğimin çabalarımın boşa gittiğine inanarak bir tükenmişlik ruh hali sarıyor beni.

Bu ruh hali ile de geleceğe dair umutlarım yok oluyor böylece.

Her şey teker teker yok olunca, hali ile ben de tükeniyorum.

Genelin yaptığı gibi bazen kenara çekilip olup bitenleri sadece izlemekle yetinmek istiyorum

Tükenmişliğimden kaynaklı Batman Sonsöz Gazetesinde yazılarıma son vereceğimi kaç oldu gazete yönetimine söylüyorum.

Her seferinde şiddetli bir şekilde karşı çıkıyorlar. 

Belki de gazete yönetiminin desteği olmamış olsaydı kim bilir çoktan yazı yamayı bırakmıştım.

Toplumsal duyarlılığı olan ve bu yüzden sadece yazılarla değil sivil toplum alanında gönüllü olarak yıllardır mücadele veren benim gibi birinin bu şekilde düşünmesi elbette doğru değildir.

Ama gerçekten toplumsal barış, huzura dair umut ve beklentilerim neredeyse tükenmiş durumda.

Toplumun genelinde bize moral olabilecek, bizi bu yolda tetikleyecek bir ışık bir kıvılcım da yok neredeyse.

Üçüncüsü; yazdıklarımla, yaptık istediklerimle, toplum ve okuyucular tarafından pek anlaşılmıyorum galiba!

Beni en çok anlaması gerekenler bile yazdıklarım hoşlarına gitmeyince sert bir üslupla

 “siz tarafsız gibi davranmaya çalışıyorsunuz” diyorlar.

Bu tür yaklaşımlar da çok yaralayıcı oluyor.

Kısacası benim için yaşadığımız bu dönemde anormal bir durumun yolduğu kesin yani.

Ama genele baktığında ise bütün yaşanan acılara rağmen normal bir durum gibiymiş geliyor.

Bu yüzden çok az bir duyarlı kesimle birlikte ben de kendimi yalnız hissediyorum.

İşte bütün bunlar üste üste gelince haliyle kendimi iyiden iyiye tükenmiş olarak görüyorum.

Bu moralle, bu tükenmişlikle ruh haliyle yazmaya devam ediyorum şimdilik.

Ama bu durum ne kadar sürer işin o yönünü ben de kestiremiyorum doğrusu.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?