ZEZE

02-03-2018

"Daha çok anlat dedim.

Hoşuna gidiyor mu?

Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.

Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?

Gider gibi yaparız."

Şeker Portakalı, henüz kitap okumaya başladığım yılların anısını taşıyan en sevimli kitaplardan biriydi. Ve Zeze o kitapta tanıştığım en sevimli arkadaşım.

Yıllar sonra sevgili yeğenimin sosyal ağlardan birinde Zeze’den bir dilim paylaşımını okuyunca nasıl sevindim nasıl hüzünlendim bilemezsiniz. Yine onun sözleriyle hüzünlendim:

'Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişiler.''

Büyük ve hüzünlü kişiler olduğumuzu ve ne kadardır Zeze’yi ihmal ettiğimi düşündüm.

Kimseden bir şey beklemezsen hayal kırıklığına da uğramazsın demişti ama olmadı bekledim işte.. Ve her kırılan hayalimin kırıklarından koleksiyonlar yaptığımı ve o koleksiyonlardan yeni hayaller devşirdiğimi fark ettim.

Yaşıyor gibi yapıyoruz artık, gülüyor gibi, umutluyuz sanıyoruz ya mutluymuşuz gibi yapıyoruz.

“Nen var Zeze?

Hiç. Şarkı söylüyordum.

Şarkı mı söylüyordun?

Evet.

Öyleyse ben sağır olmalıyım.

"İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim."

Sağır olmalıyız hepimiz sadece sağır da değil kör olmalıyız. Kör ve sağırlığımızla bas bas bağırıyoruz. Bağırıyor ve savaşa, ölmeye, öldürmeye çağırıyoruz.

Sefer emri çıkmış, hadi şeytanca bir dilin edepsiz sloganlarına gömelim birbirimizi.

''Destedeki bütün kartları öğrenmiştim. Ama valeleri pek sevmiyordum. Nedendir bilmem, kralın uşağı gibi bir görünüşleri vardı!''

Kral uşaklığa çağırıyor bizi, yalanlarına, cinayetlerine çağırıyor bizi, bizi kurbanlığa çağırıyor.

"İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin."

Bilmeliyim ama bilmiyor kimse, bilmiyor yüreklerde kurulan düşmanlığın kimseye yer bırakmadığını.

Ve artık insanların kafesinde yüreğe yer kalmadığını..

''Hayata uzaktan bakarak ilgisizliğimde yitip gitmiş gibiydim.''

Beni bulacak bir Zezede yok benim için ağlayacak…

''Xururuca!

Ne var?

Ağlamak kötü bir şey mi?

Ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. Neden sordun?

Bilmiyorum, bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim boş bir kafes...''

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?