GÜMÜŞ RÜZGÂRLAR (SİLVER WİNDS)

16-03-2016

                                                                                                          -Her tür ayrılığa rağmen sevmeye devam edenlere….-

MAYIS ÇİÇEKLERİ

Adını yazmak isterdim gökyüzüne,

Lilla rengi yıldızlarla.

Yer yüzüne siyah lalelerle,

Boynu bükük ve üzgün laleler.

Onu hatırlatıp yaşatıyor bana

Benim bittiğim yerde

Kardelenler bitiyor.

Aşkıma inat.

Öyleyse aşk;

            Sınırsızdır,

            Zamansızdır,

            Bitimsizdir.

Kalben selam olsun

Sevgice sevenlere

Aşkları uğruna

            Hatta ölebilenlere…

                        02/03/2016 - İstanbul

                                   M.EKMEN

Gümüş rüzgarlara yükledim ben imkansız sevdamı alıp yaysınlar, sürüklesinler başka, başka iklimlere.

Aşk’ın, sevdanın gerçek anlamı ayrılık değil mi? Gözyaşı seli değil mi? Aşk şiir miydi?

Şiir aşk mıydı? Bunu en iyi şairler mi bilir? Sevenler mi?

Yoksa çok sevip sevildikleri halde ayrılanlar mı? Aşkı uğruna öldürülen bir aşığın günlüğünde şu notlara rastlandı: “Kabrime çelenk gönderilmemesi ve onun gelmemesi rica olur”

Anka kuşunun yükü aşk mıydı? Yoksa aşkı uğruna aşkça ölenler miydi? Ne fark eder ki? Aşkları uğruna ölenler, öldürülenler de aşkın diğer bir şekli şeması adı olamaz mı?

Aşk ve ayrılık, aşk ve ölüm, aşk ve acı aşkın hamuru, mayası hatta aşkın ta kendisi değil mi?

Görmeden sevenler diye bir his, bir duygu seli kaplarsa, kuşatırsa her yönünüzü kaçış ve inkar, perdeleme olabilir mi? olmalı mı? Eğer oluyorsa buna sevgi, buna aşk denilebilir mi? Aşk hiç bir zaman perdelenemez ve önlenemez, anlatılamaz, nakledilemez.

Ancak yaşanır. Yaşayanlara aşkları aşk olsun.

Gümüş rüzgârların yükü oldukça anlamlı ve ağır.

Dalga boyu yol kat ediyorlar gidebildiklerince, esebildiklerince her yöne, her coğrafyaya aşkın kurak olduğu tüm mekansız mekanlara iklimler tarumar mevsimler değişti “Aşk Kuraklığı” yaşanıyor her mevsim her yerde çünkü herkes sevmeyi, sevilmeyi unuttu.

Ben bu yüzden sevdamı gümüş rüzgarlara yükledim.

Dağıtsınlar, saçsınlar, aşk’ı yeniden yeşertsinler diye bunu bilen bilir. Bilmek isterse yalnız o bilir gümüş rüzgârlarının yükü paha biçilmez ve ağır.

Bu yükün altında ezilmeden, yürüyen Leyla’ya, Mecnuna, Aslıya, Kereme ve aşklarına aşık olunmaz mı?

Onun ten kokusunu, ter kokusunu alıp bana getirmeyen, ondan bana doğru esmeyen rüzgârlarlara ben gümüş rüzgarlar der miyim?

Esin gümüş rüzgarlar, esin kokusunu yükleyip bana doğru esin, esin ki hayat bulayım can bulayım. Onun ten kokusunu getiremez de yüklenemezseniz bırakın da rahat, rahat bari öleyim.

***

Acizane sizlere yazmaya çalıştığım bu günki köşem yani Gümüş rüzgarlar değerli okurlarımın benden beklentileri olan Mehmet-çe bir tarz, bir esinti mi oldu? Yoksa özel bir sipariş mi? değdi mi? Değmedi mi? Uykusuz geçen geceme bu sorumu yorumlarınız cevaplandıracak lütuf eder de yorumlarınızı esirgemezseniz mutlu olurum.

Okurlarımız yorumlarıyla bu kategorinin içine giren tarzda yazmamı istiyorlardı onları kırmamak, mutlu etmek için yazmaya çalıştım beğeni konusu onların takdiridir diye yorumluyorum.

Edebiyatta, sanatta, şiirde “Sipariş” olur mu? Olmalı mı? Bence asla, asla olamaz.

Bu tür yazılara edebi yazı denilmez olsa, olsa sipariş olur.

 Adeta yazmadığım zaman kendilerini bana esintiler misali yazdıran makalelerim oldu ki o nevi yazılarımı bende beğendim hatta okumaya doyamadım.

Bu yazı gecemi bitirdi. Uykusuz kaldım birazdan şafak sökecek ve ben halen müzik eşliğinde isteğiniz üzere sizlere yazıyorum.

Şiir’le başladığım Gümüş Rüzgarlara öyleyse minik bir şiirimle de bitirme zamanıdır.

Demek geliyor içimden. Ve bitiriyorum.

Sev beni,

Aşkta sipariş olur mu?

Diye sorma bana.

Sevilen sen olunca

Neler olur neler?

Sorma bana

Sözlerime gözlerime

yüreğime hükmüm geçmiyor.

Yitirdim ben beni

sana doğru gelen yollarda,

                                      sevdalarda

                                      hayallerde.

Sev beni,

Seni sevdiğimce.

Eğer sevemiyorsan

Öyleyse yok et, bitir beni.

Benim seni bitiremediğimce…

                                   02/03/2016 M. Ekmen

                                                           İstanbul

Dünyamızın “Aşk Kuraklığı” çektiği bu mekanik ve yapay hem de robot çağda bir damlacık olsun sizleri mutlu edebildiysem çok mutlu olacağım değerli okurlarımız.

Kalın aşkla her daim aşık olarak sevmeyi, sevilmeyi hak edenlere her türlü ayrılığa rağmen gözleri ıslak ve nemli olarak olsa da sevmeye devam edenlere sizler uyurken ben sizlere yazıyordum sizler yazdıklarımı okurken ben uyuyor olacağım.

Kimselerin rüyalarından hayallerinden uyandırılmamaları en kalbi dilek ve ricamdır. Gümüş rüzgarlarla gidiyorken o hülyalara…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?