HAVA MUHALEFETİ

15-01-2019

Öncelikle hava durumu:

Dışarıda dondurucu bir soğuk vardı.

Sert rüzgarla serpiştiren yağmur havayı buz gibi yapmıştı.

Elbette hava muhalefeti futbolu da olumsuz etkiledi, zira stat boştu. Taraftar maçı TV’de izlemeyi tercih etti.

Basın tribününde ellerim cebimde ara ara notlar alarak ilk yarıyı İsmail’le izledim.

İkinci yarı ise Şef Fethullah sağ ayağında damarın çekilmesi sonucu sahadan çıkıp yanımıza gelerek, birlikte ayakta bağıra çağıra, oyunculara taktik vererek ısınmaya çalışıp maçı izledik.

Maçın kritiğine gelince:

İki takım da (formalılar-formasızlar, bir türlü takımlara isim bulunamadı: HELP!) sahada klasik düzende yer aldılar.

Formalılarda kaleci Doğan Hoca’nın olmaması bir handikap, hastaymış, geçmiş olsun dileklerimizi buradan iletiyoruz.

Bu durumda kimi oyuncular sırayla kaleciliği denedi.

Santrafor Tekin Hoca, forvet Şefik Hocaydı.

Defansta stoper Zeynel Hoca ve Fikret Hoca görev almış.

Onlar gereksiz ve riskli hareketler yapmadılar, ideal bir oyun sergilediler.

İyi bir eküri olmuşlar.

Ortadan dikine oynamayı seven ve dengeli bir partner olan Cemal Hoca ve Mehmet Hoca rakibini rahatsız etti.

Uğur Hoca da sağ kanatta olumlu toplar kullandı.

Formasız takımda ise, İbrahim Hoca, Tekin Hocadan ‘çakılı forvet’ lakabını kapmış. Santrafor Celil Hocaydı. Defans bloğunda stoper Şef Fethullah ve ön libero Hüseyin Hocayı görüyorum.

Rıdvan Hoca orta sahayı kontrol ediyor.

Selahattin Hoca da orta sahadan sprinter koşularla driplingler yapıp ileri uca destek sunuyordu.

Onların kalecileri de Ramazan’dı.

İlk yarıda formalıların pozisyonları göze hoş geliyordu.

Formalı takım daha ilk anlardan itibaren kazanma iddiasını ve ısrarını gösterdi.

Gelişen ilk kornerde Şefik Hoca enfes bir ortayı Mehmet Hocanın kafasına gönderdi. Bu kez de Mehmet Hocanın uzun pası kaleci Ramazan’ın avuçlarından kaçınca, Şefik Hoca kalecinin hatasını affetmeyerek maçın ilk golünü yazmış oldu.

Hava koşulları dinamik kadroyu adeta dinçleştirdi.

Golleri art arda atmaya başladılar. Uzun bir pastan topu alan Cemal Hoca ikinci golü attı. Diğer golleri Şefik Hoca kaydetti.

Bu akşam yakaladığı fırsatları hep olumlu kullandı.

Ancak onun bir şutu direk ile yer arasında bilardo yaptıktan sonra kalecinin kucağında kaldı. Bu yarı formalılar oyunu domine etti.

Formasız takımın defansı yolgeçen hanına dönmüştü.

Hüseyin Hoca defansta çaresiz, ortada hareketli, ileride güçlüydü.

İlk yarıda formasızların tek golüne Celil Hoca imza attı.

Selahattin Hoca istekli olduğunu sergiliyor, yalnız sanki rüzgarda sallanıyor, üşüyordu.

Eski günlerinden uzaktı. Resmen döküldüğü anlara şahit olduk.

Performansını hiç beğenmedim, bence kendine dikkat etmeli; jübilesi yakın görünüyor. Rıdvan Hocayı çalışkan gördüm, fakat yalnız kaldı ve tek başına bu çalışkanlık yetersiz. İbrahim Hoca uyumsuzluktan ve kimi arkadaşlarının sadece kendi aralarında paslaşmalarından yakındı. Kaleci Ramazan’ın performansı giderek yükseliyor.

Bu maçta en azından saçma goller yemedi. Formasızlar, formalıların gollerine ve üst düzey oyununa seyirci kaldı.

Ekiplerin karşılıklı olarak direklerden dönen şutlarını da ekleyeyim bu yarıya...

Aslında futbol basit bir oyun. Ben, bir teknik direktör olarak da oyuncularıma futbolu anlatırken ve antrenmanlarda şunu daima söylerim: Uzun bir pas, iki-üç tıktık ve şut! Sonrasını rakip defans ve kaleci düşünsün…

Bu akşamki maçta, özellikle ilk yarı için, bu tür güzellikleri bol bol izleme fırsatım oldu.

Formalılar 2.yarı tempoyu iyice düşürdü.

Bu kez formasızlar farkı kapatıp kazanmak için çok emek harcadı.

Formasız ekibin oyun planları ve anlayışlarıyla birlikte futbolcuların mevki ve görevleri değişti.

Celil Hoca defansta.

Hüseyin Hoca forvet olmuş.

Rıdvan Hoca sağ kanata geçmiş.

İbrahim Hoca defansa yardım ediyor.

Selahattin Hoca orta sahaya işlerlik kazandırıyor.

Doğru hamleler meyvesini vermeye başladı. Nitekim, Hüseyin Hoca klas çalımlarla 4-5 oyuncuyu geçip kaleye adım adım yaklaşarak harika bir gole imzayı çaktı. Formalı takım pek varlık gösteremedi. Yoruldular, dirençleri kırıldı sanki.

Ancak kontrolü yitirmemeye özen gösterdiler.

Bir ara Uğur Hoca kaleye geçip kale direği dibinde çok üşümeye başlayınca Tekin Hoca kaleci oldu.

Böylelikle maçın kaderi değişti. Buna maça damga vurmak denir.

Tekin Hoca maçın kötüsü olmasına rağmen aynı zamanda maça renklilik katan futbolcuydu. Direkte bir şutu patladı, ileride rakibin defansı görevini yerine getirdi – çekilen şutlar genelde ona çarptı - kaledeyken kendi kalesine bir gol attı, basit bir gol yedi…

Şefik Hoca maçın yıldızı kesinlikle.

Övgüyü hak ediyor performansı. 4 golü var bu akşam; zaten maç da formalılar 5, formasızlar 4 skoru ile neticelendi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?