KAYYUM NİYE AĞLADI?

24-12-2017

Önceki gün bir toplantıda Kayyum ile beraberdik. 

Petrolkent Mahallesinde yaşadığı bir olayı anlattı.

Petrolkent Mahallesi, kenar mahalle diyebileceğimiz, 90’lı yıllarda yaşanan terör olaylarıyla köylerini terk etmek zorunda kalan insanların yoğunlukta olduğu, nüfusu oldukça yüksek bir mahalle.

Nüfusun yüksek olması, çocuk sayısının da çok olması anlamı taşıyor.

Köyleri boşaltılan kişiler olması da HDP’nin oy potansiyeli olması anlamı taşıyor.

Bunu siyasi bir gaye için söylemiyorum. 15 yıl belediyeyi yöneten partinin, bu mahalleyi en iyi anlayacak parti olması gerektiğini söylüyorum.

Çünkü bunlar, hem örgüt hem de devlet tarafından mağdur edilmiş, psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak çok ciddi yaralar almış bireyler.

Bunların öncelikli olarak desteklenmesi gerekiyor.

Bunlar devlet tarafından destekleniyor, desteklenmiyor polemiğine şuan için girmeyeceğim.

Lakin belediye tarafından kesinlikle desteklenmemişler.

Kendi oy deposu olan kocaman mahalleye 15 yıl boyunca tek bir park bile yapmamışlar. Çocuk parkı bile...

İşte Kayyum bunu anlatıyor; “Petrolkent Mahallesinin ilk çocuk parkını yaptık. Gittim ziyaret ettim. Çocuklar salıncaklara ikişer ikişer biniyorlar. O coşkuyu, o heyecanı görünce tutamadım kendimi, ağladım...”

Ağlamak insani bir duygu...

Bizde insanız da niye biz ağlamıyoruz!

Bizim insanımız, bizim toprağımız, bizim çocuklarımız, bizim belediyemiz, bizim belediyecimiz...

Ee niye bir park, bir salıncak, bir kaydırak yok!

15 sene boyunca, niye yok!

Bu çocukların günahı ne?

Bunu siyasi olarak sormuyorum.

İnsani olarak soruyorum.

Benim çocuklarımdan bir salıncağı bir kaydırağı esirgeyen insana nasıl güveneyim!

İmkân var, para var, yol var, yordam var.

Yapmıyorsan, beni insan yerine koymuyorsun demektir.

Bu kafaya dikkat etmek gerek.

Hem vatandaş hem de siyasetçi bu tehlikeli bakış açısını sorgulamalı ve gereğini yapmalıdır.

Yoksa 40 yıl geçse biz adam olmayız.

Devlet Kayyum atayacak, ben ona düşmanlık edeceğim, oda gelip benim mahalleme park yapacak, ziyaret edecek, çocuklarımın sevincine ağlayacak...

Ben ise çocuklarımın cenazesine bile ağlamayan insanlara sempati duymaya devam edeceğim.

Yanlış anlaşılmasın, ben Kayyumu övmüyorum.

O bir devlet memuru ve devlet ona bir görev vermiş.

Oda görevinin gereğini yapmış.

Parada devletin, imkânda, parkta, mahallede, çocuklarda...

Bir park yaptı diye de kimseyi övecek değiliz.

Biz, memur park yaparken, siyasetçi niye yapmaz.

Mersinli yaparken, Batmanlı niye yapmaz.

Kayyum yaparken, başkan niye yapmaz?

Bunu tartışmalı bunu konuşmalıyız.

Yarın seçim ve yine aynı konuları konuşacağız.

Şapkayı çıkarıp önümüze koymalıyız.

Bu arada Kayyum “beni eleştirin, hatta sert eleştirin ki kendimi düzelteyim, daha iyisini yapayım” diyordu.

Ben eleştiri işini iyi yaparım.

Sayın Şevket Ertuğ Aksoy, siyaseti çok çabuk öğrendiniz.

Bu iyi mi, kötü mü siz ve okuyucularım buna karar verin.

Herkesin ve kurumun görevini hakkıyla yaptığı yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?