İNSANİ HATA OLUR DA İNSANİ YARDIM OLMAZ MI?

20-01-2020

Yakın bir geçmişte ABD’nin Trump’ın emriyle füzeyle öldürdüğü Kasım Süleymani için Iraktaki ABD üssüne füzelerle saldırdığı ve aynı saatlerde düşürdüğü Ukranya yolcu uçağını da düşürdükten sonra önce teknik bir arıza sebebiyle uçak düştü açıklamasından çark ederek “İnsani bir hata nedeniyle düşürdük” ifadesinden esinlenerek bu gün yazdığım ve Batman Sonsöz gazetesine servis ettiğim başlığını ordan esinlenerek yazıyorum.
Örneğin çok eski bir alışkanlık bir beklentidir gidiyor uzun yıllardan beridir adeta bir gelenek bir tutku haline gelmiş olan bu her şeyi ama her şeyi Devletten bekleme alışkanlığı aslında karşıda değilim hatta belki de doğrusu da budur.
Vatandaş siyasilerin sahada atıp tuttukları ve çizdikleri pembe tablonun da etkisinde kalarak dişi ağrısa Devletten çare bekleme beklentisi bana artık tuhaf gelmeye başladı. Neden mi? Siz vatandaş olarak bu tür beklentilere girip kontrolü ve ümidi Devleti yönetenlere bırakarak yüzde yüz her sorunu onların çözeceklerine inanıp ağır ve büyük bedeller ödeyeceğinize ve yine mağdur olan sizler olacağınıza göre bir nebze olsun sorunu başka alternatifler üreterek çözme yoluna gitseniz fena mı olur? Bunların adı üstünde siyasiler bu gün ak dediklerine yarın kara derler.
Kimi zaman bu siyasiler bir cephenin bir kitlenin kahramanı olurlarken başka bir kitlenin haini olurlar. Deneme yanılmalarla bizler bu abra da kadabra yani şapkadan tavşan çıkartma cambazlığını defalarca ama defalarca yaşadık en sonunda yorgun gözlerimiz ve boş kalan para cüzdanlarımızla baş başa kalmadık mı? Neyse bu kompozisyonun ana girişi olsun.
Gelelim tezimi savunmaya. Hatırlarsanız ve hafızam beni yanıltmıyorsa Rahmetli Süleyman Demirel üç anahtar vereceğini vaad ederek seçim kazanmıştı. Neydi bu üç anahtar verme vaadi. Bir ev anahtarı herkese ev. İki Araba anahtarı kimseler arabasız kalmayacaktı. Üç işyeri iş sahibi olma vaadi. İnanın hatırlayan hatırlar. Seçimi kazandıktan sonra; Dün dündür bu gün başka bir gündür felsefesiyle yüz seksen derece çark etmişti.
İnsanlar mevcut ev ve arabalarının anahtarını alıcılara vererek satmışlardı ekonomide gelinen durum bunu gösterdi. Bana göre de dündür bu gün başka bir gündür ama Rahmetli Demirel her gündür.
Aslında ana fikir olarak demem o ki; bazende kendimiz kendi yaralarımızı saralım biz bize deva olalım çare olalım. Mutlaka her bölgede çok ama çok zenginler kitlesi vardır. O bölgede daha rantabıl adımlar atılabilir. Hatta risk alma pahasına ekonomik yatırımlar istihdam elde edilebilir. Hem krizler fırsata ve yatırıma da dönüştürülebilir. Bireyden kitleye gidelim. Adamın gardrobunda seksen gömleği yirmi beş ayakkabısı kırk yedi kazağı on beş yirmi paltosu var. Oysa giydiği ve kullandığı giysileri parmak sayısını geçmiyor. Dağıt kardeşim fakirlere ver adına sadaka de sosyal yardımlaşma de zekat de ne dersen? de ama dağıt giymediklerini insanları sevindir. Övünmek gibi olmasın ama örnek olsun inanın ben veriyorum çok da mutlu oluyorum dağıtmakla hatta bu verdiklerim veya kargoyla yolladıklarımın aralarında Batmanlılar da var. Ama isim vermem yakışmaz.
Bu iş gardrobla bitmemeli cüzdanlara kadar inmeli çok çok paraları menkul gayrimenkulleri olanlar var. Dudak uçuklatacak rakamlar biliyorum üç yüz beş yüz dairesi milyarlarca parası ve binlerce yıl yaşasa yedi ceddine yetecek mal varlığı olanlar var.Batman da ve diğer şehirlerde zaten bu aç gözlülerin olmasından da kaynaklanan bir servet edinme kurnazlığı adam kayırma ayıbı değilmidir makasın bunca açık olması zenginler ile yoksullar arasındaki fark.
Sosyal yardımlaşma bireyden tutalım kitlelere kadar yaygınlaşabilir. İşyerleri açılabilir her şeyi ama her şeyi siyasilerden beklemekle yetenek ve reflexlerimizi köreltip pasif hale getirmiş olmuyor muyuz? Eğer çalışarak başararak kazanmışsak. Köşe yazımın başlığına dönüyorum: “İNSANİ HATA OLUR DA İNSANİ YARDIM OLAMAZ MI?” Olmamalı mı? bir ekmeği dörde bölüp çeyrek ekmekle de yetinebiliriz  ama istersek ama o kalitedeysek öylesi naif ve mert isek!
İş adamları ve zenginler sosyal yardımlaşmalarla can suyu niteliğinde öncü olup daha sonra da yapacakları desteklerle iş alanları iş potansiyelini geliştirerek plan ve projeler üreterek işi bilimsel bir standarta platforma yükseltebilirler. Örneğin uzak doğu ülkeleri bizlerden asla asla daha zeki daha çalışkan değildirler. Japonlar Çinliler v.s gibi ama daha ilkeli ve prensipli olabilirler. Örnek alınabilir. Bu böcek köpek her tür hayvan yiyen insanlar. Ancak yiyecekleri konusu onlara kalsın. İş ahlaklarını ve gelişme yöntem ve metodlarını analiz edelim. Hindistan örneğini de yaban atmayalım. Eskiden hint fakiri tabiri vardı. Ama o eskilerde kaldı. Şimdi Hint zenginleri ve kalkınmış bir Hindistan var demografisi hayli kalabalık ve yüksek olduğu halde.
Detaylı ve odaklanarak düşünüldüğünde neler yapılır neler yapılmaz ki? Ama istersek ve eyleme geçersek yeter ki başarıyı ve kalkınmayı çemberin merkezine koyup kolları sıvayalım.
Kalın sağlık ve saygıyla siz değerli Batman Sonsöz okurlarımız ve Batmanlılar.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?