SURİYE-IRAK SENDROMU

21-10-2016

Askerlerimiz Suriye’ye girdi. Sınırlarımızı koruma-kollama ve güvenliğimizin bekası açısından.

Ancak o ülkelere girmeyen ülke kalmadı.

ABD’den tutun AB ülkelerinin hemen, hemen tümü mazeret ve bahane Saddam, Arap Baharı, demokrasi getirme yalan ve aldatmalarıyla.

Ne kadar acı bir olaydır ki onların sınırları ve kaybedecek hiç bir değerleri ve riskleri de yok iken girdiler.

İstedikleri zaman da girmek için hiç bir engelleri de yok.

Ancak bizler maddi ve manevi bu kirli savaş ve enerjiye yönelik petrol savaşı ile çok daha gizli, sinsi emelleri uğruna oynadıkları oyunu bozmakta, anlamakta çok geç kaldık.

Çok daha önce oyunu okuyup kesin ve keskin radikal ve rasyonel stratejiler üretip girmeliydik.

Masada ve sahada olmalıydık.

Alt yapısını diplomasi ve bilimsel siyasi başarılarla besleyerek biz bu hamlelerimizi, hatta haklılığımızı zamanında ve yerinde yapabilseydik büyük tahribatlar yaşamamış olacaktık.

Rusya, dünyayı kurtaran süpermen mi?

Rusya’nın ne işi vardı Suriye’de?

Ruslar kadar da akıllı olmadık mı? Yine makaleler arşivimde devlet adamları ile başarılı diplomasiler ile ilgili köşeler yazmıştım.

Hatırlayacağınız üzere.

Siyasi iktidar zaman kaybına uğramadan hızlı isabetli ve akılcıl politikalar üretip hayata geçirmesi halinde hem çok başarılı olmuş olur.

Ayakta alkışlanır hem de ülke siyasi prestij kaybına uğratmaz.

Üstelik ekonomimiz de kayıplara ve zikzaklara uğramamış olur.

An, an itibariyle içinde bulunan bu şartlar altında egoist, bencil ve tek adam kahramanları üretme anı ve zamanı hiç değildir.

Ülkemizin bu belalardan, bu çıkmazlardan sağ ve salimen çıkabilmesi için bireyleri değil de milleti ve ülkeyi düşünme, koruma, kollama anıdır, zamanıdır.

Savaş demiyorum savaşlar içindeyiz.

Kiminde sıcak savaş kiminde soğuk ve psikolojik kiminde de ekonomik bu oynanan oyunlar o kadar organize ve sinsi oyunlar olmalı ki, maç bittiğinde skoru görebiliyorsunuz.

İçerde, iç politikada hiç olmazsa hem fikir olalım. Ayrımız gayrimiz olmamalı.

Olay milli bir olaylar zinciridir. Parti meselesi değil.

Kahraman Türkiye ve Türk milleti olmalı A,B,C partileri değil.

Bu kirli oyunları doğru okumalıyız ki karşı hamleleri güçlü yapabilelim.

Daha sonra iç politika, iç işler kolay bunlar bir ailenin minik sorunlarına benzer eninde sonunda çözülür, diye düşünüyorum.

Bir şiirimle bitiriyorum.

ANILAR VE GÖZYAŞLARI

--anılar... anılar… anılar...

Anılar anılmak için derin izler bırakırlar yüreğinizde

Belirli, belirsiz, kimi zaman siyah beyaz ama bırakırlar,

Kim bilir bazen sarı ölü ve solgun… ama silinmeyen,

Kuşatır etrafınızı su gibi bulut gibi ve ölüm gibi...

Fırtınalar, kasırgalar, boralar ve depremler gibi,

Alır götürür sizi, siz istemeseniz bile,

Anarsınız, özlersiniz, sonra da hıçkıra hıçkıra ağlarsınız.

Kim bilir belki de delirirsiniz gecenin bir vaktinde vakitsiz.

Eski bir sevgilim vardı, ölüm ayırdı bizi çok erken,zamansız.

Kabrine güller dikiyorum, leylaklar, zambaklar, orkideler.

Adına şiirler yazıyorum, bazen de öyküler şu an gibi.

Sesi kulaklarım da çınlıyor daha dün gibi, yaşıyor gibi.

Hayali gözlerimin önünden hiç gitmiyor görünüyor gibi.

Yanımdaymış, konuşuyormuş neredeyse sarılacağım gibi.

Anılar alıp götürüyor istediğiniz yere değil derin bir maziye.

Yaşanıp bittiği halde sanki bitmemiş devam ediyor gibi.

Ağlıyor ya da ağlatılıyorsunuz rutin her gün gibi.

Ölüm bile son veremiyor ilişkiye ve yaşanmış anılara,

Anılar yaşıyor kurallarınca, oysa siz ölüyorsunuz.

Yerinizi alıyorsunuz mazi denilen geçmişte bir anı gibi.

Kim demiş yalnız yaşayanlar anılır diye,

Nice anılar kaldı yüreğinizde, belleğinizde her anı yaşanıyor gibi.

M. Ekmen 13.10.2016

B.Çekmece/ İstanbul

Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?