BÜYÜKLERİNİZİ SEVİNDİRİN!

15-07-2015

Yazın tam da ortasına denk gelen bir Ramazanın akabinde sanırım bu bayramı daha bir coşkuyla bekledik.

Günlük yaklaşık 18 saat boyunca, yazın kavurucu sıcağında oruç tuttuk.

Akşam saatlerine doğru zamanın geçmediği o Ramazan artık bitti.

Her iftarın bir bayram havasında geçtiği, akşam saatlerinde sokakları mahşer alanına çeviren Ramazan ayı bitti ama acaba bundan sonra, bu bayram gününden 11 ay sonrasına kadar yediğimiz içtiğimiz nimetlerden bu kadar tat alabilecek miyiz?

Acaba bundan sonra arkadaşlarımızla, ahbaplarımızla ve özellikle ailemizle kurduğumuz bu samimi ortamı sürdürebilecek miyiz?

Acaba bundan sonra da Ramazanda olduğu gibi dini, ahlaki ve insani kazanımlarımızı devam ettirebilecek miyiz?

Ramazan ayında, yardıma muhtaç insanlar için tüm toplum seferber olur, iftar çadırları kurulur, her tarafta yardımlar toplanır ve yardıma muhtaç insanlara kol kanat gerilir. Acaba insani vasıflarımız bundan sonra da bu kadar harekete geçebilecek mi?

Evet, nefsimizi terbiye ettik. Açlıkla sınandık! Aç insanların halini yaşadık, susuzluğu yaşadık. Alışkanlıklarımızı 18 saat boyunca her gün ayaklarımızın altında çiğnedik. Sigara gibi, nargile gibi, içki içenler için içki gibi…

Allahın bize verdiği nimetlerin kadrini kıymetini anladık. Hem de o nimetler karşımızda dururken, elimizin altındayken…

Bitti o ramazan…

Şimdi bayram. Aslında bayramın manası, nefsi terbiye etme sürecinde hizaya çekmeyi başarma, insani duyguları yeniden harekete geçirmiş olmayı kutlamaktır. Bunlar için kutlanır bayram…

Eğer ramazan ayında bunu sağlayamamışsanız, kazandığınız iyi vasıfları sürdüremezseniz bayramı da bayram manasında eda edemezsiniz. O nedenle ramazanda elde edilen kazanımların, yukarda da belirttiğim gibi bu zor mevsim şartlarında yapılmış olan bu kazanımların sürdürülmesi gerekir. İşte o zaman bayram gerçek bir bayram olur.

Bayramlarda, ramazan ayının getirdiği insani ve vicdani atmosferle beraber bayramın kendi manasından da nasiplenmek gerekiyor.

Özellikle eş-dost-akraba ziyaretleri ve çocukların sevindirilmesi gibi şeyler de eklenince gerçekten sağlıklı bir toplum yapısının temelleri de atılmış olur.

Bayramları böyle de görmek gerekiyor. Toplumsal yapıda bozuklukların meydana geldiği bu dönemlerde toplumu ayakta tutmaya çalışan bir kolon gibidir bayramlar.

Hısımlar arasında ayrılıkların revaçta olduğu bir dönemde, toplumu 7’den 70’e kaynaştırıcı özelliğiyle bayramlar, bir önceki nesillerle geride kalan ortak bir yanımızdır.

Bayramların ve ramazanın toplum üzerindeki etkisini, olması gerekeni birkaç cümleyle yazım belki ama, aslında eskisi gibi kutlanırsa ramazanlar, en büyük saadet kaynaklarından biri olur bizim için.

Herkesin tek bir aile gibi toplandığı bir bayram…

Evet, eskiden öyleydi…

Hâsılı mübarek ramazanda kazandığımız veya gün yüzüne çıkardığımız insani melekelerimiz bizim için zaten birer bayramdır, birer bayram vesilesidir.

Bayramın o kaynaştırıcı ruhu da ramazanın hemen akabinde devreye girince gerçekten dünyevi ve uhrevi pek çok kazanıma da kapı aralayabiliyoruz.

Bundan sonra da lütfen camiler dolsun. Ramazanda teravihe gider gibi çocuklarınızın kollarından tutup onlarla camilere gidin…

Yemek saatlerini ailenizle geçirin.

Yardıma muhtaç insanlara el verdiğince yardım edin.

Kötü alışkanlıklarınız varsa bırakın. Güzel şeyleri alışkanlık haline getirin.

Eş-dost-akrabaya kol kanat gerin ve aranızı her zaman sıcak tutun.

Bunun gibi nice şeyleri ramazanda kazandık. Eğer bundan sonra da bunlar devam ettirilirse kesinlikle her gün bayram ederiz, toplumsal problemlerimiz çorap söküğü gibi çözülür.

Yeniden bayramınız kutlu olsun.

Özellikle babanızı sevindirmeye bakın.

Bu bayramla beraber tüm İslam âlemi ve insanlık için hayırlar diliyorum.

İnşallah barış ve kardeşliğe kapı aralamamız için, tüm insanlığın huzuru için bu bayram bir vesile olur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?