HUZUR…

02-09-2016

İnsan, huzuru özlüyor.

İnsan, çoğu zaman bir kuşun kanatlarına tutunup göğe yükselmenin düşünü kuruyor.

Ölümün soğuk yüzünden irkilir ya can, insan sıcak tenlerin sıcacık nefeslerinden kopup gelen samimi cümleleri özlüyor çoğu zaman.

Kimi zaman ben de, “bir gönül bulsam da girsem içine” diyorum. Kafese tıkılmış bülbül gibi, kalsam orada şakısam da şakısam diye iç geçiriyorum.

Belki özgürlüğümden alı konulmanın bile karşılığı olabilir huzur. Belki çoğa karşılık, azıcık vaadin mini minnacık bir anı bile olabilir, huzur.

Bir huzur bulsam diyorum çoğu zaman, belki yarı aç, yarı açıkta ve yokluk ile bezenmiş. Sadece bana ait olduğunu hissettiğim benlikler ile kendimi ait hissettiğim bir yerde, ne kadar olacağı pekte mühim olmayan bir ömür ile bir huzura ersem diyorum.

Mühim değil ne zaman ne de mekân, Bir denizin sonsuz maviliğinde, sonsuzluğa mavice bakabilmek, Bir dağın kuytu bir köşesinde, ağaçların arasında göz kırpan güneşe gülümseyebilmek, Sabahına uyandığın günün, delice gecesini özleyebilmek gibi…

Sonra kendi kendime fakat özünde sanki bir cemiyete seslenir gibi ne ola ki bu huzur diyorum.

Birden irkiliyor yüreğim, uykudan uyanır gibi sesime göz açıyor.

Göz göze geliyoruz yürekle, ben ondan ümit var o benden, birbirimize fısıldıyoruz: “Huzur iç sesin ile dış sesin uyumudur” Hissettiğini dediysen ne duyduğunu sindirdiysen, sindirilemeyecek kadar çirkinse gereğini yaptıysan, bir olabildiysen benliğinle, huzur avuçlarının her yüzüne dokunuşunda hissettiğin doğruluk sızısıdır.

Yoksa huzur kirlenmiş bir vicdanın, özgürlükle bulabileceği bir şey değildir.

Kötünün mal ve mülkle elde edeceği bir nesne de değildir.

Ettiysen mazluma zulüm, girdiysen kulun hakkına, kırdıysan gönülleri, yıktıysan yuvaları; girsen de saraylara, sarılsan da taçlara tahtlara, çaresi yoktur.

Mazlum bırakır seni ahı bırakmaz, ahı vazgeçer seni vicdanın terk etmez.

Gölgelerde yanar kavrulursun, sinene dokundukça irkilirsin, tükenir ömrün isyana mahkûm olursun, baktığını görmez, gördüğünü anlamaz, dibinde dolaşır huzur ama asla sana yaklaşmaz.

Öyle işte; bir bakıma huzur;  ettiğinin ya sana getirdiği ya da senden götürdüğüdür.

Bir de koyuna çobansan senin ettiğinden ötürü, binlerden götürdüğü veya getirdiğidir.

Sonuç itibari ile koyun çobana, çoban Allah'a emanettir.

Kısmetini arayan kurt koyunu yer, denge bunu gerektirir. Öte yandan sürüyü sahipsiz koyup koyunun yenilmesine sebep çoban fikrimce yetim kalan kuzunun aç kalan midesinin ve kaçan huzurunun müsebbibidir.

Yani yaşanan bütün her şey imtihanın bir sualidir.

Bir de bunun insani boyutu, insanın yönetici boyutu, yöneticinin mesuliyet boyutu, mesuliyetin büyüklük boyutu ve bu mesuliyetin karar vericiliğinden dolayı verdiği kararlardan ötürü insan hayatına eklediği ve ya insan hayatından yok ettiği huzur boyutu vardır. Bunların hepsi ince bir tartının asla göz ardı etmeyeceği hassasiyetlerdir.

***

Ne diyeyim canlar;

Gönül isterdi ki huzur karıncadan vezire kadar bütün yaratılmışların hayatında olsaydı ama madem bu yok, gönül derki: Huzursuz edenlerin vicdanlarına selam ola, bilir o işini, ona helal ola…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?