MAKAM İÇİN ISRARIN, EZİYETİ HALKADIR

30-08-2015

Eskiden Başkomutan dedikleri lider, ordu sefere çıktığı vakit ya ordunun başında dururdu ya da ordu ile yola çıkar orduya komut verebileceği güvenli bir yerde kamp kurardı.

Böylece kazanılacak zaferin mimarı, kendi açısından gerekli riski almış olurdu.

Liderlerin geçmişindeki zaferlere ait rivayetlerde de bu durum hep böyle anlatıla gelmiştir. Koltuktan zafer kazanan komutan örneğine dünya şahit olmamıştır.

Nerde o eskiden binlerce kilometre yolu at sırtında giden komutanlar.

Nerde çölleri aşıp nice zaferler ile övgüyü hak edenler. Tabi devir değişti.

Uğruna mücadele edilen şey, dünya hâkimiyeti olmaktan çıkıp bizim için ülke egemenliği olacak kadar küçüldü.

Hâkimiyetin hüküm sürenleri ile halk arasında ki uçurum, padişahım çok yaşa demekten bile ötelere taşındı. Artık halk bırakın padişahım çok yaşa diyecek kadar padişaha yaklaşmayı, hâkimiyetin hüküm sürenlerine hiçbir yönüyle ses duyuracak kadar bile yakın değil.

Halk resmen kendi içinde kurumsallaştı. Bazen benim de çokça kullandığım ve eskinin asili yerine kullanılan elit dediğimiz kesimler türedi.

Gelir seviyesinde makas inanılmaz derecede açıldı. Sistem kendinden olanları servetlere boğarken, halkı ise sisteme hizmete mahkûm etti ve bunların hepsini sosyal devlet kılığı altında yürüttü.  Bu da yetmiyormuş gibi çeşitli politik yollar ile halk içinde çözülmelerin olmasına sebep olabilecek adımlar atıldı.

Zenginlerini var eden, kendilerini ayakta tutacak yeni sistemler oluşturan bir düzen oluştu.  Kaymak yiyenler kafes usulü saray hayatlarına çekildiler.

Gariban halk ise derdin, cefanın, tasanın, kederin ve fakirliğin muhatabı. Seçenler, seçilmişlere hizmet etmeye başladı.

Devlet erkânı en lüks yaşam şartlarında gününü gün ediyor, halka doyacağı kadar ekmek, tepedekilere ecdatlarına yetecek kadar milletin vergilerinden paralar aktarılıyor, bunun adına da demokrasi diyorlar.

Demokrasi halkın refah seviyesidir, vezirin giydiklerine gösterilen itibar değil.

Demokrasi adaletin eşit biçimde uygulanıyor olmasıdır, devlet itibarı denilerek yapılan binalarda sunulan gösterişli haller değil.

Demokrasi barıştır, barış, menfaatler çakıştığında, kana bulanan ülkenin içler acısı hali değil. Kan ağlıyor insanlar, insanlar mutsuz, bütünler huzursuz, bunu görmemek için kör olmak gerek.

***

Halkı mutsuz liderin, hâkimiyetine hüküm için ne sebep kalmış olabilir?

Tabi ki de hiçbir şey. Liderler halkın ve tebaanın mutluluğu ve huzuru için vardırlar. Onların sürdüğü hükmün kaynağı da yine halktandır.

Kaynağın kuruduğu yerde, hükmün geçerliliği kalmamıştır. Hüküm kaynağına iade olmuştur. Devletin egemenliği yine halkın mutluluğu ve huzuru ile paraleldir.

Bu bütün unsurların incindiği bir egemenlik sahasında, hükümde zafiyet doğmuştur.

Bu zafiyetin giderilmesinin mutlak yolu da halkın uygun gördüğü bir hâkimiyet değişimine rıza göstermek olmalıdır. Tabi bütün bunların olması için makam hevesinden vazgeçmek, koltuklara kilitlenip kalmamak, paradan vazgeçmek, şöhretten vazgeçmek, egolardan vazgeçmek yani anlayacağınız bir sürü şeyden vazgeçmek lazım.

Tarihimizde bütün bunlara sahip olup, bunlardan vazgeçenleri say derseniz, belki de şahsi kanaatlerime göre vazgeçememişte, gerek olsa vazgeçerdi diyeceğim iki kişi sayarım.

Çok zorlarsam belki üç kişiyi sayabilirim. Daha da fazlasını ise ilaç bile olsa bulamam. Sanırım daha iyi anlamışsınızdır, durumun vahamiyetini.  Sanırım yine bir vazgeçiş görmeyeceğiz.

Siyasi unsurların bir daha ısrarla iktidar olmak için, milletin vergilerinden oluşan hazineyi boşaltmakta tereddüt etmeyeceğini de iyi biliyorum. Bu durumun halk üzerinde bir etki var edeceği konusunda da zerre umudum yok. Bildiğiniz üzere halk önüne sunulan demokrasi metinleri, naraları ve anırmalarına yine kulak verecek, yine aldanacak, yine ülkenin menfaatinden daha fazla kendini düşünecek ve yine yeni yeniden diyerek demokrasinin dibine vuracak. Gelir mi demokrasi dersiniz?

Bir geliş için yola çıkış lazım, hâlbuki demokrasinin bizden haberi bile yok. O yüzden boş umutlarında hiçbir manası yok. İçinde bulunduğumuz hal gerçekten acıklıdır.

***

Bakınız Peygamber (s.a.s) in vefatından sonra, insanların çoğu Hz. Ali’yi halifeliğe yakın görmüşlerdi. Çünkü Hz. Ali hem Peygamber ( s.a.s) in amcasının oğluydu hem damadıydı hem de peygamber (s.a.s)’in ehli beyti onun soyundan devam ediyordu. Fakat sahabeler ve ümmetin büyük bir kısmı Hz. Ebubekir’i Halife olarak görmek istedi ve o seçildi.

Bu seçimden sonra bütün herkes Hz. Ali’nin büyük tepki göstererek isyan etmesini beklese de O seçimden kısa bir süre sonra Ümmetin huzuru için Hz. Ebubekir’in Halifeliğine biat etti.

Yani makam için ısrarın eziyeti halkadır.

Halkın seçimlerine zıt görüşlerinin saygısızlığı da halkadır. Eğer ki demokrasinin kaynağı millet ise milletin dediği, hüküm süreninde üstündedir.

Halkın seçtiğine saygı göstermenin ve biat etmenin karşılığı siyasi söylem değil, mutlak itaattir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?