YAZARLIK ZOR BİR ZANAATTIR!

18-11-2016

Gün gelir onlarca dokunmanız gereken olur, siz dokunulacak haldesinizdir, kalem susar.

Gün olur içinizde araratın içinde sakladığı cehennemden beter bir birikmişlik vardır, lakin bunları diyecek yer bulamazsınız.

Gün gelir, ekmeğiniz beyninizin üstünü örter, hal girer araya, hatır ayırır kerem ile Aslı’yı oralı bile olamazsınız.

Gerçi yazarlık dediklerimden sıyrılmışların ve de ömrünü ömürlere adamışların kararlı, cesaretli ve özgür fikirlerinden dünyaya yansıyan bir haldir.

Bu hale gelmek için de çok vereceksiz, özünden minnetsiz olmak gerekir. 

Yani sistemin var ettiği ve siyaset ile ilişkilendirerek üst sınıflara taşıdığı ve bu üst sınıflarda besleyerek boyun kalınlaştıranların yazdıkları bir sanat değil kendileri de yazar değildir.

Bakın bir yazarın sonunu yazayım, siz sonundan başını anlayın:

“82 yaşında vefat eden Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı "Tanrının Egemenliği İçinizdedir" kitabıyla yeni bir Hıristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürreenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı”

Lev Tolstoy bir yazardı!

Lev Tolstoy’un sonu; Ömrünü topluma adamış.

Siyasetten kopuk ve toplumdan yana tavır takınan bir yazarın, toplum için fedakarlık seviyesini en iyi şekilde yansıtan bir hayat hikayesidir.

Hayat Hikayesinin başını merak edenler için küçük bir anekdot düşeyim: Lev Tolstoy son derece zengin bir aile çocuğuydu.

Yazar olabilmenin en büyük kaidelerinden bir tanesi de kendinden arınmış ve kendi menfaatine yönelik tek bir fikrin olmadığı insan zihniyetine ulaşmayı başarabilmektir.

Sizin menfaatlerinize dokunuyor diye, sustuğunuz her haksızlık, sizin şahsi görüşünüze uygun olduğu halde, toplumu sömüren her fikre ve zikre oynattığınız, yanlı kalem yazdıklarınızla sizi asla yazar kılmaz.

Yazarlar ile ilgili bir başka husus da, korkunun varlığı ile var olmaya çalışan yazarların geleceğe asla kalamadığı gerçeğidir.

Bundan ötürü korku; özgünlüğün, objektif bakış açısının ve topluma gerçek haykırışın katilidir.

Ve son olarak bütün yazanlara diyeceğim şu ki: yazdıklarınıza şahit yapraklar dökülebilir sonbaharlara. Bundan ötürü siz de yazdıklarınız ile ilgili bir geçmiş zaman algısı oluşabilir. Lakin yaprakların ağaçları uyanır her baharlara ve onlar şahittir, bütün yapraklara.

İnsan yaratılışın en değerlisidir. Ahmedi Xani ‘’Mem U zin’’ adlı eserinde Allah’ı şöyle zikreder.

Alem tılsımında bir definesin sen,

İnsan adıyla keşfedilmiş bir hazinesin sen...

O yüzden yazdıklarınızı rüzgar savuruyor sanmayın ve ya yazmanız gerekip de yazmadıklarınızı duymayan yok sanmayın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?