GEÇMİŞTEN BUGÜNE…(5)

13-07-2016

Ve nihayetinde darbe anayasasını kaldırmayı akıl edemeyenler, yine bu dönemin Türk siyaset tarihine bir utanç sembolü olarak eklediği yüzde on barajının altında kaldılar. Kıbrıs fatihi Karaoğlan siyaseti bıraktı ile bırakma arası bir halde bir süre daha devam etti. 2004 yılında ise aktif siyaset hayatına veda etti. Koalisyon ortaklarından ANAP Genel başkanı ve  Cumhuriyet döneminin Yüce divanda yargılanan ilk başbakanı olan Mesut Yılmaz, 2002 seçimlerinde meclise giremeyince parti genel başkanlığından istifa etmiştir. 1997 yılından bugüne MHP genel başkanlığı görevini yürüten Devlet Bahçeli ise bildiğimiz gibi son sürat yoluna matematik problemlerine daha da ağırlık vererek, devam etmiştir. Yıllar sonra işe yaradı mı matematik dersiniz bilemem ama bildiğim, Sayın Başkan vazgeçmeme konusunda oldukça kararlı bir tavır sergilemiştir. Sonuç olarak Türkiye tarihinin en radikal siyasi değişimi yaşanmıştır. 14 Ağustos 2001’de muhafazakar demokratlık sembolü ile kurulan Adalet ve Kalkınma partisi, toplum mühendisliğini ve günün şartlarını iyi kullanarak 3 Kasım 2002 seçimlerinde  %34,63 gibi bir çoğunluk ile tek başına iktidar olup, çok ciddi bir başarı yakalayarak, ülke siyasetine merhaba demiştir. Aslında bu yeni kurulan partinin hiçbir üyesi siyasete çokta yabancı değildir. Hatta merkez sağın kemikleşmiş yüzleri diye tabir edilebilecek, Erbakan hoca’nın kadrosundan büyük bir çoğunluk bu partinin kuruluşunda yer almıştır.

Bakınız yeni kurulan bir parti, yeni bir kadro ve yepyeni bir seçim kampanyasının doğru zaman ve doğru şartlarda yapıldığı vakit, ne denli bir büyük başarı sağladığının en büyük ispatı 2002 seçimlerinin sonucudur. İyi bir muhalefetin, iyi analiz ile ve sağlam bir toplum mühendisliği desteği ile kısa süreler zarfında, nasıl büyük bir başarı sağlayabileceğini ise daha iyi anlıyoruz.

Seçim kampanyası süresince Adalet ve Kalkınma partisinin parti geleneğinde yer alan ve başarılan diye kabul edilen, analiz ettiğim çok önemli hususlar vardı;

Ne, ne zaman söylenir, nerde söylenir ve nasıl söylenir, bunu iyi yaptılar.

Hangi vaat nerde yapılır, nasıl yapılır ve yapılacağına dair halka nasıl güven verilebilir.

Bir seçim kampanyanın özünde neler yer alır, kampanya nasıl yürütülür ve kampanyanın hassas noktaları kime göre belirlenir.

Türkiye toplumunun, toplumsal ihtiyaçları nelerdir, bölgesel arası farklar nasıl kontrol edilir, yerel bazda genel bir başarı için toplumun hangi ortak değerlerine vurgu yapılır.

İnsanları ikna için öne sürülebilecek hassasiyetler, bu hassasiyetlerin zıtlık var edebileceği kesimler ve bu kesimlerin de iknası için gerekli unsurlar…

Halka benimsetilecek olan lider profiline yönelik, parti içinde duyulması gerekilen şartsız biat…

Parti içinde Kararsızlığın ve ikilemin asla olmadığına ve asla olmayacağına dair sürekli vurgu…

Partinin içindeki bütün söylemlerde mutlaka tutarlılık…

Gibi v.s. benim gözlemlediğim ve kesinlikle halkın göreceği şekilde harfi harfine uygulanan bir parti geleneği ile karşı karşıyayız. Seçim kampanyalarında ki süreçten tutun, görev değişimlerinde ki kararlılık ve tutarlılığa kadar, hiçbir ikilemin yaşanmadığı görüntüsü verilen bir parti sistemine, halkta güvendi.

Devamı, bir sonraki yazımda… Sevgilerimle.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?