İNSAN OLMAYI BECEREBİLMEK, ZORDUR.

04-03-2015

İnsan parçalar bütününden meydana gelen, tümleşik bir yapıyı ifade eder.

Bu yapı içerisinde, sağlıklı düşünme, doğru hareket etme, fiziksel kabiliyetler ve ahlak birer parça olarak düşünülebilir. Bu parçaların doğru işleyişi ile bir bütün ortaya çıkar. 

İnsan ise bu bütün üzerinden gördüğümüz varlıktır. Yaratılışından ötürü diğer varlıklardan farklı olarak, kabiliyet derecesi daha yüksek, düşünme ve konuşma özelliklerine sahiptir.

Bu özelliklerinden ötürü insan dünyayı kendisi için daha yaşanılabilir bir yer kılma aşamasında diğer varlıklara göre her zaman daha avantajlıdır.

Nitekim yeryüzünün barınak ve bütün araç gereçleri dâhil bütün icatlarını insanoğlu yapmıştır. Bunu yaparken kendine özgü düşünmüş, kabiliyetinden yararlanmış, akıl nimetini yoğun şekilde kullanmış ve başarıya ulaşmıştır.

Durumdan şunu net olarak anlıyoruz ki insan diğer varlıklardan çok üstün özelliklere sahiptir. Bu özellikleri kullanma aşamasında ise son derece özgür bırakılmıştır.

Çünkü icatların mucitleri vardır. Bununla beraber ömrü boyunca bir gazete küpürü okumayan insanoğlu da mevcuttur. Şimdi biz kalkıp bu durum ile ilgili, icat eden, okumayandan daha farklı özellikler ile yaratılmıştır, yorumunu yapamayız.

Şunu ise rahatlıkla söyleyebiliriz: icat eden, ömrü boyunca hiçbir şey üretemeyenden çok daha verimli düşünmüş, kabiliyetini müthiş derecede kullanmış, akıl nimetinden üst derece yararlanmış ve başarıya ulaşmıştır.

Dünyaya fayda konusunda yapılan icatların ve başarıların mucitlerinde çok fazla din, dil, renk farklılığı da görüyoruz.

Bu da şunu gösteriyor: yaratan insanların kabiliyetlerini kullanma ısrarları karşısında, onların bu kabiliyetlerini kullanmaları için gereken aklı kullanmalarında müthiş bir merhamet sahibidir.

Yani özetle görüş ve inanç farklılıkları kabiliyetlerde asla belirleyici değildir.

Dünyanın en zeki adamı olarak kabul edilen; Albert Einstein,  Yahudi asıllı Alman teorik fizikçidir. Dünyamızı aydınlatma da bir yönüyle güneşe yardımcı olan elektriğin mucidi; Thomas Alva Edison 20. yüzyılda yaşamış, yaşamını icatlarıyla büyük bir şekilde etkileyen Amerikalı mucit ve iş adamıdır. 

“Mem û Zîn’in’’ yazarı ve büyük bilgin değerli alim Ahmed-i Hani Kürt ve Müslüman’dır. İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet Türk ve Müslüman’dır.

Yani özetle insanın kabiliyet ve başarıya ulaşma konusunda ne kadar merhamet gördüğünü buradan net anlayabiliyoruz.

Bu durumda insana düşen ciddi bir gayret ve insani bütün özelliklerin, daha doğrusu insanı insan yapan vasıflarının, bir bütün şekilde doğru kullanılması gerekmektedir.

Hayatın genel akışına baktığımız zaman da başarının ve kalıcı mutluluğun ancak bu şekilde geldiğini görürüz.

Kendilerini başarılı olarak görmüş olamasalar da, insanlığın başarılı olarak kabul ettiği şahıslarda şöyle nesnel bulgular mevcuttur:

İnsanlığa maksimum fayda sağlarlar.

Kendilerine verilmiş ömürden, en minimum şekilde ömrü, kendileri için sarf ederler.

Kabiliyetlerini en yüksek derece kullanmış kişilerdir.

Genel itibari ile öldükten sonra anlaşılmış olmaları yüksek derecede muhtemeldir.

Çokça eziyet ve işkenceye maruz kalmış ve sistemler tarafından ömürlerinin bazı sürelerinde tutsak edilmiş olabilirler.

Yemeğin ve eşyanın en cüzi kısmına talip olarak yaşamışlardır.

Kesinlikle fikir üretmişlerdir. Bunu yaparken mutlaka yansız ve özgür düşünmüşlerdir.

Bütün oluşumlardan sıyrılarak, insanlığa taraf olmuşlardır.

Bütün dillere, dinlere, ırklara, aynı mesafede durmuşlar ve hepsine aynı pencereden bakmışlardır.

Ve daha çoğaltabilecek onlarca maddeyi ben tek bir madde ile bitirmek, dikip fidanı gelecek torunlara toprak olmak istiyorum. Ne yapmış bu şahsiyetler biliyor musunuz? En azından kendi adıma söylüyorum, benim yapamadığımı yapmışlar. En basit olanı, doğamızda var olanı yapmışlar. Özümüzün gereğinde yatan unsurlara uygun davranmışlar.

Yani canlar “İNSAN” olmuşlar!

Hani var ya düşünsel ve düşsel bütün öğelerle donatılan o varlık yani, İNSAN!

Hayvana merhamet eden, hayatı insanların huzuru için geliştirme ve güzelleştirme gayretinde olan o varlık, İNSAN!

Doymanın ve yemenin mantığına ermiş, kendini hayvanların safından ayıracak mantığa erişmiş, ciddi anlamda dünyayı anlam konusunda bir yol kat etmiş, İNSAN!

Onlar, o başarılı olanlar, gıpta ile baktığımız o, isimleri sayılmaya lüzum görmeyen binler, bana sorarsanız sadece yaratılışlarının özüne uygun davranmışlar. Yani İNSAN doğup, insanca yaşamayı başarmışlardır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?