SEÇİM ÜZERİNE…

28-10-2015

Seçim heyecanının her zamankinden çok daha az hissedildiği bir seçim arifesine girmiş bulunmaktayız.

Elbette seçime dair memleketin heyecan yaşamıyor olması, olumlu bir durumu ifade etmez. Çünkü seçimin kaynağında değişimler yatar ve seçim heyecanlarını da büyük kılan şey halkın seçimden sonra ki değişim temennisinin büyüklüğü ile eş değer olması gerekiyordu. Nihayetinde halkın bu durgunluğu, seçime dair değişim umutlarının çok az olduğunu gösteriyor.

Tabi bu durum demokrasiler için çok tehlikelidir. Çünkü demokrasinin devamlılığında esas en önemli şey, yönetimlerin devlet yapılarında her hangi bir bağlayıcılık taşımıyor olmalarıdır. Yani demokrasilerde esas olan devlet ve halk arasında ki uyumdur.

Yönetimler ise bu uyumun ve bağlılığın devamını sağlayan sisteme hizmet etmeleri gerekiyor. Bu nedenle hiçbir hükümet, devlet yapısı üzerinde vesayet kurmamalı, tam aksine halkın verdiği görevin süre dolumuna kadar devlet yapısında ki sistemi yıpratmadan, halka hizmet etme, devleti güçlü kılma, sınırları muhafaza etme ve değerlere sahip çıkma görevini üstlenmelidir.

Demokrasi devletlerinin hükümetleri, görevlerinin bitimine yakın bir zamanda ise kendisi ile hesaplaşabilmeli, gerekiyorsa başarısızlığını dile getirip çekilebilmeli, ya da varsa orta da bir gurur tablosu bunu en açık şekilde halka beyan ederek, bir daha yetki isteyebilmelidir.

Bu durumların hepsi demokrasi sistemi içerisinde son derece demokratiktir.

Zaten demokrasinin en önemli özelliği de bir bütün olarak adalet ve eşitlikçi düzlemi yakalamaktır. Yani esasında demokratik bir şekilde seçilmeyen ve aynı seçim şartlarında an uzak yönetimlerin yaptıkları ve yapacaklarından bir demokrasi anlamak, yanlış bir anlama olarak kabul edilir ve edilmelidir.

Bu da şundan ötürüdür, doğru sonuç, doğru işlem gerektirir.

Bir babanın çocuklarına iyi davranıp, kendisinden gayrı diğer bütün çocuklara kötü davranıyor olması, onu asla iyi bir baba kılmaz. İyi bir baba kılsa bile, o kişi asla iyi bir insan olamaz. İşte demokrasi da böyledir. Demokrasinin bir kesimi ve bir seçmeni yoktur.

Canlar;

Yukarıda yazmış olduğum sistemin analizi ile ilgili paragraftan da anlaşılacağı üzere, hükümetler kendilerinin devamı için devlete zarar verme davranışlarının içine girmemelidirler.

Aynı şekilde partilerinin mutlak iktidarı ve ülke yönetiminde tek söz sahibi olma isteği ile halkı yıpratma tavırlarından şiddetle vazgeçmelidirler.

Özellikle de seçim kampanyalarında ki eşit şartların oluşumu için, bürokrasi ve kamuda ki güçlerini kullanmaktan ve kendilerine avantaj sağlama huylarını terk etmelidirler. 

Bunlar olmadan, olacak bir seçimin sonucu doğru olsa bile, zamanla gün ışığına çıkacak binlerce yanlış ve mağdur olacaktır.

Bu şekilde var olan bir hükümetin yapacağı hiçbir reform kalıcı bir başarıyı yakalayamaz ve yakalamayacaktır.

Çünkü bu şekilde süre gelen bu sonuç doğru olabilir ama sonuca ulaşmada ki yolların çoğu yanlış olacaktır.

Dileğim ülkenin ve milletin bu seçimde insanlık ve ülke adına rahat bir nefes alması ve uzun bir süredir yaşanan huzursuz ambiyanstan kurtulmayı başarmasıdır.

Elbette insan evinde rahat hissettiği gibi, ülkesinde rahat eder ve tahmin ediyorum ki geri kalmış bir ülke de yaşamayı hiçbir akıllı istemez.

Hepimiz en üst teknolojik gelişmelerin yaşandığı ve asgari ücretin seçim vaadi olmaktan kurtulduğu bir ülkeyi hayal ediyoruz, bunu biliyorum.

Zamların olabileceği ama zamların altında ezilecek maaşlı bir halkın olmadığı bir ülke hayal ediyoruz. Samimi olarak belirtmeliyim ki ben bir birey olarak maaşımın on beş katı maaş alan siyasilerin hala üç beş kuruş asgari ücret üzerinden bana vaat vermesini ve oy istemesini hayretle karşılıyor ve bu saçmalıktan utanıyorum. Onlar bu durum karşısında ne yaşıyor merak ediyorum.

Canlar, cananlar;

Değişimi ancak sizler var edebilirsiniz. Her biriniz bu ülke için çok önemli bir değeri ifade etmekte ve kesinlikle öylesiniz. Bana sorarsanız, siz seçimde bu sefer efendinizi değil, hizmetkârınızı seçmelisiniz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?